Tarih, bize adaletin ve hukukun bir toplumun omurgası olduğunu defalarca göstermiştir. Bu omurga çatırdadığında, ne siyasi görüşlerimiz ne de aidiyetlerimiz bizi ayakta tutabilir. Zamanında bir şiir okuduğu için gözaltına alınan Recep Tayyip Erdoğan’a en güçlü desteği verenler, o gün hukuksuzluğa karşı bir duruş sergilemişti. Bugün ise aynı hukuksuzluk, farklı isimler ve farklı cepheler üzerinden kendini gösteriyor. Ekrem İmamoğlu’na yapılanlar, DEM Partili belediyelere atanan kayyumlar, Selahattin Demirtaş’ın yıllardır süren hukuki çilesi... Liste uzayıp gidiyor. Peki, ya bizim duruşumuz? Ülkesini seven bir birey olarak, artık kime yapılırsa yapılsın, kimden gelirse gelsin, hukuksuzluğa sessiz kalmak bir seçenek olabilir mi?
Bu bir taraf tutma meselesi değil; bu, bir ilke meselesi. Hukuksuzluk, bir gün bir şiirle gelir, başka bir gün bir mahkeme kararıyla. Kimi zaman bir belediyenin iradesini hiçe sayar, kimi zaman bir insanın özgürlüğünü elinden alır. Eğer bugün “Bu bana dokunmuyor” diyerek susarsak, yarın sıra bize geldiğinde sesimizi duyacak kimseyi bulamayız. Adalet, sadece bizim gibi düşünenler için değil, herkes için geçerli olduğunda anlamlıdır. Aksi halde, birilerinin kazandığı, diğerlerinin kaybettiği bir oyun tahtasına döner memleket.
Elbette, her şeyi eleştirmekle yetinmek de doğru değil. İyiyi, doğruyu, umut vereni alkışlamak da görevimiz. Mesela, barış sürecinin yeniden filizlenme ihtimali, hepimizin yüreğine su serpen bir adım değil mi? Ülkesini sevenler, sadece yanlışları değil, doğruları da sahiplenmeli. Ama doğrulara sahip çıkmak, yanlışları görmezden gelmeyi gerektirmez. Aksine, iyiyi yüceltmek için kötüyü ifşa etmek zorundayız.
Artık şu gerçeği kabul edelim: Hukuksuzluk, bir cenaha özgü değil. Bugün “öteki” dediğimizin başına gelen, yarın bizim kapımızı çalabilir. O yüzden, bu saatten sonra hepimizin birleşmesi gereken bir nokta var: Hukukun üstünlüğü. İster Erdoğan’a, ister İmamoğlu’na, ister Demirtaş’a yapılsın; ister iktidardan, ister muhalefetten gelsin... Adı hukuksuzluksa, karşısında dimdik durmalıyız. Çünkü bu ülke, ancak adaletle nefes alır; ancak hukukla ayakta kalır.
Ülkesini seven her birey, bu çağrıya kulak vermeli. Sessizlik, suç ortaklığıdır. Ses çıkarmak ise, geleceğimize sahip çıkmaktır. Tercih bizim.